Türkiye’de, 2013 yılı Haziran’ında büyük bir kitlesel başkaldırıyı hep birlikte yaşadık.
Siyasi iktidarın Taksim Meydanı ve Gezi Parkı başta olmak üzere yaşam alanlarımıza yaptığı müdahale 27 Mayıs 2013 tarihinde amansız ve hukuksuz bir şiddete dönüşmüştü.
Başlangıcında 128 meslek odası, sendika, dernek, siyasi parti ve inisiyatiften oluşan ve sayısı her geçen gün artan Taksim Dayanışması’nın “Sağlıklı kentleşme ve yaşanılır kent” talebi, ülkenin milyonlarca yurttaşının daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi talebiyle birleşmiş; 31 Mayıs 2013 tarihinden itibaren ülkenin dört bir yerine yayılarak yepyeni ve evrensel bir boyut kazanmıştı.
Gençlerin yaratıcı zekâsı, annelerin kucaklayan şefkati, işçilerin emekten gelen gücü, kadınların gür sesi, LGBT’ li bireylerin “Biz de varız!” çığlığıyla büyüyen “Gezi Direnişi”, ülkemizin siyasal, toplumsal, kent ve demokrasi tarihinde yeni bir çığır açtı.
Taksim Gezi Parkı 15 Haziran günü vahşi bir polis şiddetiyle boşaltılıp polis tarafından işgal edildikten sonra 8 Temmuz Pazartesi akşamı İstanbul Valisi tarafından seremoniyle açıldı.
Her türlü baskıya, karalamaya, yalan ve dolana karşı sürdürülen haklı, meşru ve kararlı mücadeleyle Gezi Parkı’nın Park olarak kalmasını sağlayan Taksim Dayanışması üyeleri de aynı akşam Park’a gitmek isterlerken tamamen hukuksuz bir şekilde engellendiler.
Hükümet Güçleri İstiklal Caddesi girişinde hiçbir uyarı yapmadan halkımıza yine biber gazı, tazyikli su, plastik mermi ile saldırdı ve aralarında Taksim Dayanışması’nı oluşturan emek/meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi parti temsilci ve yöneticileri de olmak üzere birçok arkadaşımız, yine Vali’nin talimatıyla ve hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı.
Gözaltı süresi hiçbir hukuki dayanak olmadan 4 güne uzatıldı, evler polis tarafından hukuksuzca basılarak, kapıları kırılarak aramalar yapıldı.
Hiçbir hukuki kanıt olmadan, tamamen polis tarafından uydurulmuş fezlekelere dayanarak hazırlanan savcılık iddianamesi iki kez reddedildiği halde siyasi iktidarın Taksim
Dayanışması’ndan “suç örgütü” yaratma konusundaki ısrarlı çabasının sonucu olarak 3. İddianame mahkeme tarafından kabul edildi.
Türk Tabipleri Birliği’nin bileşenleri arasında olduğu Taksim Dayanışması’nın, aralarında İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu’nun da olduğu 26 üyesi için açılan bu “Zorlama Dava”nın ilk duruşması 12 Haziran 2014 Perşembe günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde başlayacak.
Taksim Dayanışması’ndan suç örgütü çıkarmaya çalışarak kendi hukuksuzluklarının üzerini örtmeye çalışanlara açıklıkla ve bir kez daha sesleniyoruz:
Hiçbir yargılamanın ya da mahkeme kararının bu tarihsel gerçekliği değiştirme şansı yoktur.
Gezi ve Haziran direnişi bu ülkenin demokrasi ve özgürlük talebindeki kararlılığın tarihsel kanıtı, aydınlık geleceği için umuttur.
Taksim Dayanışması Suç Örgütü Değil; Doğasına Ve Kentine Sahip Çıkarak Onurlu Bir Yaşam Kurmaya Çalışanların Özgürlük Mücadelesinin Dayanışma Örgütüdür!
HEPİMİZİN ORTAK SESİ, HEPİMİZİN ORTAK İRADESİ,
HEPİMİZİN ORTAK ONURU
TAKSİM DAYANIŞMASI YARGILANAMAZ!