İç güvenlik yasası nedeni ile halkımızın sağlığından endişeliyiz.
İç güvenlik yasası taslak halinde iken, etkisini Türkiye Büyük Millet Meclisinde, şimdiden, göstermeye başladı.Yasa Meclisten geçerse halka nasıl uygulanacağını ,bu yaşananlardan sonra kestirmek güç değil.Hukukun göz ardı edilmesi kabul edilemez. Demokrasiler de her düşüncenin özgürce kendini ifade edebilmesine zemin hazırlanmalıdır. Ben yaptım oldu, Herkes benim gibi düşünmeli mantığı ‘muasır medeniyet’ e ulaşmamıza engel olur. Kültürel, ekonomik zenginleşmenin temeli düşünce özgürlüğüdür.
Taslak yasalaşırsa; Kısa süre önce çıkan yasa ile ‘’makul şüphe’’ standardına geri dönülmesi de gözetildiğinde basın emekçilerine, avukatlara, sendikacılara, üniversitelilere, kadınlara yönelik “şafak baskınları” yaygınlaşacak, toplu tutuklamalar sıradanlaştırılacaktır.
Soruşturma sırasında ‘el koyma’ yetkisi genişletildiğinden, gerçek ve tüzel kişi muhaliflerin malvarlıklarına da el konularak çok yönlü faşizan bir baskı kurulacaktır.
Dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkileri genişletilecek, sahte ve hukuk dışı kanıt yaratma faaliyeti sistematikleştirilecektir.
Avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkı, ‘’gizlilik’’ kararları ile ortadan kaldırılacağından, savunma hakkı ihlalleri yaygınlaşacaktır.
Polise 24-48 saatlik bağımsız gözaltı yetkisi verilmesi yoluyla yargı devre dışı bırakılacağından ve savcıların polis gözaltılarıyla ilişkisi kesileceğinden kayıt dışı gözaltılar, kaçırma, yok etme, infaz, işkence uygulamalarının önü açılacaktır.
Anayasaya da aykırı olan, yargı kararı olmaksızın idari görevliler tarafından verilecek “önleme araması”, “durdurma ve kimlik sorma” kararı ile her tür keyfiliğin önü açılacak, muhaliflerin her davranışı gözaltı için yeterli görülecektir.
“Koruma altına alma” maddesi ile bireyi özgürlüğünden mahrum etme polisin insafına bırakılacaktır. Aynı madde ile OHAL uygulamalarından aşina olduğumuz seyahat özgürlüğü keyfi şekilde kısıtlanabilecektir.
Yasa taslağının bu hali ile meclisten geçmesi hukuk devletinden uzaklaşmamıza neden olacaktır.Hukuku egemen kılamazsak, şiddeti şiddetle önlemek gibi yanlışa yönelirsek, ülkemizi yaşamakta zorlanabileceğimiz kötü bir geleceğe sürükleyebiliriz. Yaşamakta zorlanma metafor olarak değil, gerçek anlamı ile kullanılmıştır. Öyle ki demokratik hak olan ,gösterilerde genç , yaşlı her yaştan vatandaşımız ‘hedef’ haline gelebilecektir.Belki de canından olabilecektir. İktidara değil muhalif olmak, iktidarla aynı düşünmemek ve aynısını yapmamak, her yurttaşımızı olağan ,makul şüpheli haline getirebilecektir. Çok canlar yitirilebilir. Çok canlar sakat kalabilir. Halkımızın sağlığından endişeliyiz.
İnatlaşma ve kutuplaşma belki bir süre algı yönetimi amacı ile kullanılabilir. Demokrasi uzlaşma rejimidir. Düşünce özgürlüğü, ifade hürriyeti şiddeti önler. Yaşama süresini ve kalitesini artırır. Yanlış gördüğümüz her olayda tepkiyi akılla vermeliyiz. Kaba kuvvet çözüm getirmediği gibi, insanları yaşamdan uzaklaştırabilir. İnsanları yaşamdan uzaklaştırsanız bile fikirleri varlığını sürdürebilir. Uzlaşarak, bir arada bulunmakla bağımsız, laik, özgür devleti var edebiliriz.
Yasa taslağının bu şekilde kabul edilmesi durumunda, kişi hak ve özgürlüklerinin kullanımındaki engeller, geri dönülmez sonuçlar oluşturacağı için, Siyasi iktidarın bu yasa taslağını geri çekmesini istiyoruz. Kamuoyunun ve ilgililerin bilgisine sunarız.
Siyasi iktidarın yasa taslağı ile ilgili durumu yeniden gözden geçireceğini ve yanlıştan bir an önce döneceğini temenni ettiğimizi kamuoyunun ve ilgililerin bilgisine sunarız.
Yönetim Kurulu Adına
Dr. Hamza Ağca
Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı