20.08.2015 Gün insanlığa, çocuklarımıza, geleceğimize, kardeşliğe, bir arada yaşama sahip çıkma günüdür.

Türkiye’nin savaş macerasına sürüklenmek istendiğini görmekteyiz. Emek ve demokrasi güçleri olarak savaşlarda kazanan taraf olmadığı gerçeğinden hareketle tüm toplumu, halklarımızı ve yurttaşlarımızı barışa sahip çıkarak, ülkenin geleceğini karartmaya çalışanlara karşı ses çıkarmaya, barış mücadelesine bugün her zamankinden daha fazla sahip çıkmaya çağırıyoruz

Bugün de yeni bir savaş stratejisi ve operasyonlar süreci ile karşı karşıyayız. Ortadoğu ve Dünyayı emperyal, yayılmacı, istilacı anlayışları çerçevesinde dizayn eden savaş çevreleri,  ABD, NATO ve sömürgeci  devletlerle anlaşmayı (İncirlik Üssü vb.) toplumdan gizlemeye çalışan AKP, ülkeyi adeta kanlı bir bataklığa sürüklemeya çalışmaktadır..

AKP Geçici hükümeti ve Cumhurbaşkanı R. T Erdoğan topluma rağmen savaş konseptini devreye sokmuş durumdadır. 7 Haziran sonrası halk, AKP’nin tek başına iktidara gelmesine “Dur”  demiştir. 7 Haziran seçimleri aynı zamanda başkanlık sitemine, AKP’ nin içerde ve dışarıda izlemek istediği savaşçı politikalara yolsuzluklara, hırsızlıklara güçlü bir itiraz ve demokrasi talebinin ifadesidir. Bunlara tahammül edemeyen Geçici AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yasama, yürütme ve yargının bağımsız olduğu hiçbir hukuk devletinde olmayacak biçimde  İŞİD’e karşı operasyon yapıyormuş görüntüsü vererek, bombalamalarla terörle mücadele ediyormuş izlenimi yaratmaya çalışarak  bu kaostan oy devşirmeye çabalamaktadır.

Geçici Sağlık Bakanı ‘Başkan seçseydiniz’ böyle  olmazdı demekle  savaşı ortamını oluşturacak kaosu kendilerinin çıkarttığını açıkça ifade etmiştir. Kendilerinin    talimat verdiğini operasyonların başladığını ve devam edeceğini ifade edebilmektedir.

Suruç’ta katledilen 32 kişinin yasını dahi tutamadan tüm ülkenin savaşın karanlığına sürüklendiği ortadadır. Bu nedenle herkesi barışa sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Seçim yenilgisini, seçim barajının demokrasi ve barış güçlerince yıkılmasını, Suriye ve Ortadoğu politikalarının iflasını gizlemek için muktedir ülkeyi baskı politikalarıyla rehin almak istiyor. Kaybettiklerini erken seçimle telafi etmek istiyor. İçte ve dışta topyekun bir savaş ortamından nemalanmak istiyor

Türkiye siyasal ve toplumsal kurumlara yönelik baskı ve operasyonların yoğunlaştığı, gözaltılar ve hatta infazların gerçekleştiği ilan edilmemiş bir olağanüstü hal rejimi altına sokulmaya çalışılıyor. Hükümet IŞİD ile çatışmayı, barışa ve demokratik özgürlüklere saldırının kılıfı haline getiriyor. Suruç’taki saldırı sonucu kaybettiklerimizi, barış talebimizi haykırmak için duyurulan ‘Büyük Barış Yürüyüşü’ hukuki gerekçe olmadan, keyfi biçimde yasaklanabiliyor. Gezi’nin kardeşlik ve barış selamını, fidanlar ve oyuncaklarla Kobanê’ye taşımak isteyenleri Suruç’ta katledenlere inat bu mücadeleyi sürdüreceğimizi, barışı ve demokrasiyi inşa edeceğimizi haykırıyoruz

Meclisteki çoğunluğunu yitirerek iktidarını kaybetmiş, istifa etmiş ve vekaleten görev yapan hükümetin toplumun kaderini belirleyecek, büyük toplumsal ve insani bedellere yol açacak bir savaş kararı almasının demokratik meşruiyeti olmadığı ortadayken, savaş çığırtkanlarına, milliyetçi ve militarist bir toplumsal iklim yaratarak seçimde kaybettiklerini savaşta kazanmak isteyenlere inat barışta ısrar ediyoruz.

AKP, 70 gündür iktidarı bırakmamak için akıl almaz işler yapıyor. Daha önce seçim sandığını kutsallaştırmaya çalışanlar artık  sandığı görmezden gelmektedirler..Tek başına iktidarı milli irade kabul edip, koalisyonu milli irade kabul etmeyenler, hukuku çiğneyerek başkalarının iktidarı aramasına dahi tahammül edemiyorlar. Seçimi işlevsiz hale getirdiler.

Ne hükumet kuruyorlar ne de kurulmasının önünü açıyorlar. Yapılan açıklamalar sonrası borsada birileri 3 dakikada servetine  servet kattı. Birileri zarar etti.Bu nasıl istikrar. Dolardaki 1 kuruşluk artış, 1,8 milyar tl ilave yük getiriyor. Bu para ile bir milyon sekiz yüz bin asgari ücret ödenir.

Ve son olarak cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beğenseniz de beğenmeseniz de bu böyle” diyerek seçimle elde edemediği başkanlığı sivil darbeyle ele geçirmeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı R.T. ERDOĞAN’ın “ rejim zaten değişmiştir.” diyerek asıl niyetini ortaya koymuş. Bu yüzünden adım adım önce toplumsal değerleri yerle bir etmektedirler. Sonra kurumları birer birer işlevsiz hale getirdiler. En sonunda yasa, kanun, teamül… hepsini hiçe sayıp çıkarlarına uyan her şeyi bize kural olarak dayatmaya başladılar. Önce kaos yaratıp, halkın kaostan korkup kendilerine dönmesi için her türlü kurnazca, hesaplanmış, psikolojik savaş hayata geçmiştir.

AKP ve Cumhurbaşkanına buradan bir kez daha sesleniyoruz; etnik, mezhepçi vemiadını doldurmuş,faydasız “Yeni-Osmanlıcılık” politikasından vazgeçin! Emperyalizmin ve AKP’nin Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren bu politikaları ülkemizi de aynı tehditle karşı karşıya getirmiştir.

Bilinmelidir ki, katliam, savaş ve kaos zemini hazırlayan politikaları uygulayanlar tarih önünde hesap vermekten kurtulamamışlardır, bundan sonra da kurtulamayacaklardır.Kimse kendi iradesini milli irade olarak göremez. Milli iradeyi kendi istikbali için kullanamaz.

Karanlık hesaplar ve hevesler uğruna insanlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın katledilmesine seyirci kalmak da en az katiller kadar suça ortak olmaktır. İnsani değerlere dair en ufak bir kaygısı olan tüm kesimleri katliamlara ve zemin hazırlayan politikalara karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.

Geldiğimiz nokta vahimdir. Geleceğe dair endişe ve kaygımız büyüktür. IŞİD’i Suriye’de, Irak’ta ya da herhangi bir ülkede aramaya gerek yoktur. Ortaya çıkaranlar, büyütenler ve besleyenler şimdi ülkemizde harekete geçirdiler. IŞİD aracılığıyla demokratik eylem ve etkinlik gerçekleştirmemizi engellemek istiyorlar. Kendilerine engel olarak gördükleri demokrasi güçlerini IŞİD üzerinden tehdit ediyor, katlediyorlar. IŞİD kimi zaman bir maşa kimi zaman özlem duydukları bir rejimin adı olarak kullanılıyor.

Emek ve demokrasi, barış güçlerine düşen sorumluluk giderek artmaktadır. Bizler biliyoruz ki insanların dilleri, inançları, renkleri farklı da olsa akan gözyaşlarının acı tadı aynıdır!  Ölen tüm insanlarımızın acısı acımızdır. Ölenlerin acısını acısını derinden hissediyoruz. Bu bilinçle, savaş politikalarının en ağır yükünü her zaman halkın omuzlarına bırakanların yalanlarıyla da baş edeceğimiz, önlerinde de diz çökmeyeceğimiz herkes tarafından iyi bilinmelidir.

Demokratik kültür, barışçı, dostça, arkadaşça kimseyi ötekileştirmeden, kimseye hakaret etmeden .kişisel çıkarlar için ölüm olmadan “Bu ülkede huzur içinde yaşamak istiyorum, başka amacım yok” diyen herkesle el ele vererek bu gidişe dur demenin bir yolunu bulmalıyız..

“Hepimiz, bu ülke benim. Ben varım” diyerek barış çağrısıyla çatışmadan beslenenlerin ruhuna korku salacak yolu biliyoruz..

Bunun yolu silahların susması!

Bunun yolu ellerin tetikten çekilmesi!

Herkesi şiddete son vermeye çağırıyoruz.

Ülkemizdeki temel sorunların çözümü ve hak alma mücadelesi için, herkesi demokratik siyaset zemininde mücadele etmeye davet ediyoruz.

GAZİANTEP BARIŞ BLOKU                                                     

DİSK, KESK, TTB, HDP, EMEP, DBP, SYKP, YSGP, ÖDP, CHP, ÖSP, DTK, İHD, PSAKD)