BASINA VE KAMUOYUNA
Her gün kadına yönelik yeni bir şiddet vakası ile uyanıyoruz. Her bir olayın ayrıntısını dinledikçe yapılan şiddetin şekli ve organize olma hali üzerinden öfkemiz daha çok artıyor. Kaba dayak, tecavüz, yakma, beton dökme, boğma, yüksekten atma ve daha niceleri… Kadın cinayetleri istatistiklerine ne yazık ki ulaşmamız mümkün olamamaktadır. Bianet’in (Bağımsız İletişim Ağı) erkek şiddeti çetelesinde haziran 2020’de 21 kadın öldürüldü, 31 kadın ölümü şüpheli, 61 kadına şiddet uygulandı, 13 kadın taciz edildi, 46 çocuk cinsel istismara uğradı, 93 kadın seks işçiliğine zorlandı. Kadın cinayetleri birer sayı olarak istatistiklere geçerken her bir kadının birer yaşamı ve yaşam hakkı olduğunu unutmuyoruz. En son sevgili Pınar Gültekin’in bir erkek tarafından ölüm haberi şokunu atlatmadan Türkiye’nin birçok yerinde sevgili Fatma, Hamide ve Bahar’ı da erkek şiddetinden kaybettiğimizi öğreniyoruz.
Kadına yönelik cinsel istismar, şiddet ve cinayetlerden sonra medya tarafından mağdurların yaşamlarının belli yönlerinin didiklenerek şiddetin meşrulaştırılması, mağdurun kişiliği ve yaşamı nedeniyle suçun hafifletilmesi ve faillerin haklılaştırılması, suç oluşturan fiillerin cezasız kalmasına ve suç oluşturan bu fiillerin işlenmesine devam edilmesine yol açmaktadır. Kadınların tüm mücadelelerine rağmen hala her ay onlarca kadının öldürülmesinde medyanın olayları mağduru itibarsızlaştıran ve faile gerekçe sunan tarzda haberleştirmesinin oldukça önemli etkisi vardır.
Türkiye’nin de 2011 yılında imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılmış̧ olan “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 11.05.2011’de İstanbul’da imzaya açılmıştır. Sözleşme’yi ilk imzalayan ülke olarak Türkiye (Sözleşme, 14.03.2012 tarihinde onaylanmış̧, 08.03.2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanmış ve 01.08.2014 tarihinde de yürürlüğe girmiştir), Sözleşmenin “İstanbul Sözleşmesi” olarak adlandırılmasını sağlamıştır. Sözleşme 16.07.2020 itibariyle 46 Avrupa Konseyi üyesi ülke, 7 Avrupa Konseyi üyesi olmayan ülke ve Avrupa Birliği tarafından onaylanmış durumdadır.
İstanbul Sözleşmesi uluslararası hukukta kadına yönelik şiddeti önlemede en güncel, standartları en yüksek ve bağlayıcılığı olan bir metindir
Türkiye İstanbul Sözleşmesine dünyada ilk imza atan ülke konumunda olarak kadına yönelik şiddeti önlemede dünyaya örnek teşkil ederken son günlerde kadınlara yönelik saldırıyı ve sözleşmenin kaldırılmasına yönelik girişimleri anlamak mümkün değildir. Her bir yaşam biz hekimler için kutsaldır ve her bir yaşama yapılan saldırı ve şiddet insan hakkı ihlalidir. İstanbul Sözleşmesi toplumun bütün kesimlerini ilgilendirmektedir. Kadın, erkek, kız ve erkek çocukları ve her bir bireyin haklarını savunan İstanbul Sözleşmesi’ne herkesi sahip çıkmaya ve yetkilileri kadına yönelik şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi ve 6284 yasalı kanunu uygulanmaya davet ediyoruz.
GAZİANTEP-KİLİS TABİP ODASI YÖNETİM KURULU