“… bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar…” ,
diye soruyor ya Edip Cansever. Bu soruyu yüksek sesle hep birlikte soruyoruz bugün her yerden. Mendilimizde kan sesleri ile yaşamaya zorlanıyoruz nicedir. Ne pandemide yitirdiğimiz yüzbinlerce insanımız, yüzlerce meslektaşımız, ne de depremde yitirdiğimiz canlar kaçınılmazdı. Bir 14 Mart daha bizler için mücadelenin tarihine yeni anlatılar katma anlamına geliyor. Depremin ilk gününden itibaren sahada olan meslektaşlarımızla mendiller kanamasın diye çaba sarf eden meslek örgütümüz, Türk Tabipleri Birliği memleketin dört bir yanından Tabip Odalarından meslektaşlarımızla 2023 yılının 14 Mart günü saat kulesinin saati 04:17’de durmuş olan Adıyaman’da, Türkiye’nin her yerinden yankılanan çok ses, tek yürekle yitirdiklerimizi anıyor, yüreklerimizde taşıdığımız anılarıyla yitirdiklerimize bir söz veriyoruz.
Söylemiştik tekrar söylüyoruz: Olağandışı Durumlara hazırlıklı olmak olanaklıdır. Depremin kaçınılmaz, kayıpların önlenebilir olduğunu biliyoruz. Evlerin, hastanelerin üzerimize yıkılmayacağı insanlarımızı ve hiçbir canlıyı enkaz altında yitirmeyeceğimiz bir Türkiye mümkündür.
Bu 14 Mart haftasında yıkıcı etkileri çok fazla olan deprem gündemi içerisinde, depremler önlenemese de yıkımların önlenebileceği bilinciyle ne sağlığın ne de hekimlerin enkaz altında kalmasına olanak tanıyacak kamusal ve toplumcu yeni bir sağlık sistemini kurmayı hedefleyen çalışmalarımızı, dayanışmamızı güçlendirerek yıllardır yaptığımız gibi bir mücadele hattında ısrar ediyoruz. Aklın ve bilimin ışığında, Türk Tabipleri Birliği olarak yıllardır söylediklerimizin salgınla herkesçe görünür olup depremle birlikte bizleri ağır bir yıkımla baş başa bırakmasına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.
Tüm dünyada uygulanan, özelleştirmeyi merkeze alan, bizleri yalnızlaştırıp güvencesizleştiren politikalar ve sonunda AKP’ye nasip olan Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle “olağan” dönemlerde de birçok sorunla yüz yüze kalan hekimlerin, sağlığı üretenlerin, olağandışı durumlara hazırlıklı olma konusunda da kendi başlarına bırakıldığını bir kez daha gördük. Hazırlıksız yakalandıkları bu olağandışı durumda kamu otoritesinin tek elde toplama, paylaşmama ve paylaştırmama ısrarının çaresizlik ürettiğine, sağlık kuruluşlarını, sağlık çalışanlarını ve toplumu kaosa sürüklediğine birlikte tanıklık ettik. Afet ve olağandışı durumlarla baş edebilmek kamusal bir görev iken, bu görev için hiçbir hazırlık olmaması yaşamdan yana sürdürdüğümüz çabaların sonuçsuz kalmasına, dayanışma içinde depremzede meslektaşlarımızı biraz olsun rahatlatabilmek için üstlendiğimiz sorumluluklarda da yalnız bırakıldığımıza şaşırmadık elbette.
Türk Tabipleri Birliği olarak, yıllardır söylediklerimizi bugüne kadar dikkate almayan Sağlık Bakanlığı’nın ve iktidarın ihmali nedeniyle, on binlerce insanımızı yitirdik, hem mendillerimiz hem de yüreklerimiz kanıyor durmadan. Bugün, bu 14 Mart’ta yastayız, evet. Acımızı paylaşıyoruz çoğalarak. Cansever’in dediği gibi;
“…
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.”